10 Aralık 2010 Cuma

NYC'de 4. Gün


İstanbul’dayken araştırdığım Ground Zero Workshop Museum'a biletim olduğundan saat 10 gibi Chelsea'de oluyorum. Müzenin açılmasını beklerken Chelsea Market'i dolaşıyorum. Şirin pasajda enteresan ürünler bulabildiğiniz gibi, yiyecek seçenekleri de bolca var. Saat yaklaşırken müzeye geçiyorum.


Müzeden kısaca bahsetmek gerekirse; 11 Eylül saldırılarının ardından enkaz kaldırma çalışmaları sırasından 7/24 orada olmasına izin verilen tek bir fotoğrafçı Marlon Suson. FIre Department New York çalışanlarının özverili ve zaman zaman da bi o kadar üzücü hikalerinin fotoğraflarını bulabiliyorsunuz. Her fotoğrafın hikayesini size verilen kulaklıktan dinleyebiliyorsunuz. Küçük bir odanın içinde yer alan muzenin her kösesi anılarla dolu. Ilk önce müze oluşmasını anlatan bir video izlettiriyorlar. Ben zaten onu izlerken ağlamaya başladım!



Ardından kendiniz dinlemeye başlıyorsunuz hikayeleri. Müzede her şeye dokunabiliyorsunuz, elinize alabiliyorsunuz. Tek bir parça var ki, en çok da o uzuyor. Müzede kulelere çarpan American Airlines uçağının bir parçası var. Bu parçaya dokunmanızda fotoğrafını çekmeniz de yasak. Sebebine gelince; saldırılar esnasında karisini kaybeden bir adam müzeyi ziyarete gelmiş. Uçağın parçasını görünce ona sarılıp hüngür hüngür ağlamış. Adamın karisi AA uçağındaymış ve maalesef cesedi tamamen yok olanlardan. Yani karisinin bedensiz bir mezarı var. Müze yetkilileri adama karisini hatırlaması için bu AA uçak parçasından küçük bir bolum hediye ediyorlar. Bu olaya saygılarından da bur parçanın fotoğraflanmasına izin vermiyorlar. Tabii belki de AA fotoğraflanmasına izin vermiyordur (aklıma gelen açıkçası o oldu).



Duygu yüklü anlarının ardından çıkıp 5th Avenue’da takılan kızların yanına gidiyorum. Kızları meşhur Abercrombie & Fitch mağazasında buluyorum. Hepimizin ağızlarının suyu akarak içeride dolaşıyoruz. Mağazanın içi bildiğiniz testosteron kokuyor. Kızlar meşhur Abercrombie çalışanları ile akşama sözleşmişler. Önce bi inanasım gelmiyor, ama gerçekten de öyle olmuş.



Zor da olsa mağazadan çıkıyoruz. Sonraki durak Tiffany & Co oluyor. Burada tabii ki biraz kendimizi şımartma zamanı. Hepimiz hatıra niyetine ufak birşeyler alıp çıkıyoruz. Buradan da çıkıp Apple mağazasına gidiyoruz. Dolaşırken gözüm yeni MacAir’lere takılıyor. Satış danışmanıyla ufak bir sohbetin ardından kendimi kasada MacAir’i beklerken buluyorum. Çok da iyi yapmışım, çok başarılı ve kullanımı olaymış meğer Apple’ların.


Otele torbaları atıp, yeniden yola koyuluyoruz. Bu seferki hedef Museum of Sex oluyor. İçeri girdiğimizde önce bir mağazayı dolaşıyoruz, komik ve enteresan hediyelik eşyaları dolanıp müzeye giriyoruz. Amsterdam’da da girmiştim böyle bir müzeye ve bence NYC’dekini bir hayli bastırıyor. Neyse dolanıp kafesine iniyoruz. Burada ilginç içecekler içip çıkıyoruz.



Kızlarla akşama hazırlanmak için ayrılıyoruz. Ne de olsa akşam New York’ta bir date’imiz var (yani onların var ama ben bonus olarak katılıyorum tabii). Akşam kızlarla Greenwich Village’da buluşup kapıda da Abercrombie’cilerle buluşuyoruz. Burdan sonrası bende saklı kalsın ;))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder