8 Aralık 2010 Çarşamba

NYC'de 2. Gün

Sabah 8 gibi kapının çalmasıyla uyanıyorum. Nerde olduğumu algılayınca kalkıp kim olduğuna bakıyorum, meğer oda servisiymiş... Tövbe tövbe sabahın 8'inde oda temizlemek de noluyorsa artık! Neyse hazırlanıp otelimde kahvaltı yapıyorum. Ardından Time Square'de Alev, Tuğba, Nazlı ve Damla'yla bulaşmaya gidiyorum. Bayramın 9 gün olması nedeniyle Türkiye’den yoğun bir ziyaret var. Vaktim olduğundan MoMa'ya gidiyorum, ancak maalesef Salı günleri kapalı olduğunu orda öğreniyorum. Bu durumda bende kendimi müze mağazasına atıyorum, burada Andy Warhol'un bazı ürünleriyle karşılaşıyorum ve tabii ki dayanamayıp alıyorum.

Aldıklarımı otele birikip yoluma devam ediyorum.


Önce yoluma çıkan m&m's mağazasına giriyorum. Bir çikolata nasıl pazarlanır diye sorarsanız, iste böyle diyebilirim. İnanılmaz bir mağaza, yine inanılmaz ürünler var. Yani tişörtünden kol saatine kadar her şey m&m's maskotları olan kırmızı, mavi, yeşil ve sari m&m’s adamcıkları ile dolu. Satıcılar keyifle şarki söyleyerek karşılıyor sizi. Hatırası olsun diye küçük bu havlu alıp çıkıyorum. İkinci mağaza ise Disney Store oluyor. Yine bir pazarlama harikası! Kapıdan adımımı attığım andan itibaren yüzüme bir gülümseme yapışıyor, anlıyorum ki ben büyümemişim. Mağazada olduğum her saniye mutluyum, bıraksalar tüm gün kalacam. Oradan çıkıp ToysRus'a giriyorum. Yine ayni tebessüm ile dolanıyorum magaza icinde. Çocuk olmayı nasıl istedim anlatamam. Mağazada dolaşırken içerideki anne babaların çocukları ile olan konuşma ve tartışmalarına kulak misafiri oluyorum. Deja vu oluyorum. Ayni şeyler bende yaşardım çocukken, her şeye sahip olmak isterdim. Olmamak elden değil, her urun size gülümsüyor beni al diye. Almadan çıkınca insan kendini bi suçlu hissediyormuş meğer ;)


Saat 12'de buluşma noktamıza geliyorum, ilk gelen Alev oluyor , ardından Tuğba ve Nazlı geliyor. Damla gelemeyeceğini haber veriyor. Kızlarla bir Starbuck'a girip kahve içiyoruz. Ardından onlarla ertesi gün için sözleşip Alev'le 5th Avenue'da dolaşmaya başlıyoruz. İstanbul’da Harvey Nicholsen'da beğendiğim bir parfüm vardı, ancak 550 Lira gibi fiyatı olduğundan almamıştım. Buraya bırakmaya karar vermiştim ve iyi de yapmıştım, çünkü burada daha ucuza Bergdorf & Goodmann'dan alabildim. Bu arada parfümü. Hikayesini de dinledim. Hennessy kanyaklarının veliahttı Killian Hennessy tarafından üretilmiş. Ardındaki fikir çok güzel ama onu da kendiniz araştırın ;) Benim tercih ettiğim parfümün adı: Prelude to Love


Ordan metroya atlayıp Fashion District'deki Macy'se gidiyoruz. Çarşamba günü tek günlüğünle %25 indirimleri olduğundan çok kalabalık. Kendime ziyaretçi karttı çıkarttırıp 1-2 alışveriş yapıyorum.


Ordan çıkıp biraz daha dolaşıyorum, ardından metroya binip otelime geliyorum. Bir duşun ardindan inip otelin restoranında "Italyan Pizza" yiyorum. Bu Amerika'da her şeyin tadı bi yapay geliyor bana :( Ancak restoran popüler sanırım çünkü çok kalabalık. Çıkıp biraz sokaklarda dolaşıyorum. Otelin tam arkasında David Letterman showunun yapıldığı mekan var. Kapının önünde ise bir kalabalık. Kalabalığı çoşuşturan da bir çalışan. Ortalık inliyor resmen. İnsanların yüzünde heyecanları okunuyor adeta.


Biraz daha dolaştıktan sonra otelime dönüp mışıl bir uykuya dalıyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder