30 Mart 2010 Salı

28 kocam 33 de çocuğum var


Kadınların genlerinde var sanırım meraklılık. Eee bu iş gen meselesi olunca haliyle birçok şeyi merak ediveriyorsunuz. Bu küçük yaşta başlıyor. Kızlar erkekleri merak eder, anneler çocuklarını, kadınlar sevgililerini, öğrenciler notlarını gibi bir sürü örnek verilebilir. Ama kadınlara özel bir durum olan da geleceği merak etmektir galiba...

Çok FALkolik değilimdir, ama fırsatını buldukça da baktırmayı ihmal etmem. Zaman zaman fal baktırmak için özel kahvelere gittiğim de olmuştur tabii.

Fal baktırmak kısa süreli psikolojik danışmanlık almış gibi hissettiriyor. Fal seansınız bittiğinde kendinizi genelde çok iyi, geleceğe çok ümitli baktığınızı hissedersiniz.

Hiç falın çıkmadı mı diye sorarsanız… Tabii ki çıktığı da oldu, ama bunlar zaten hemen herkesin hayatında gerçekleşecek şeyler olduğundan bana özel bir durum olduğuna inanmıyorum pek.

Bir de fal baktırmadan o meşhur fal atmosferine girersiniz, herkes birbirine falcı tavsiyelerinde bulunur. Hikâyeler anlatılır, şaşkın yüzlerle insanlar birbirini dinler. Kendimi dışlamayayım, bende onlardanım…

Bugüne kadar 28 kere evlenmiş, 33 de çocuğum olması gerekiyordu (tabii rakamlar külliyen atmasyon). Ama arkama dönüp baktığımda ne 28 koca ne aday adayları, ne de 33 çocuğu görebiliyorum. Ee şimdi noldu bunlara diye sorma sırası bende =)

Demek kimse geleceği bilemiyormuş, demek ki bazı şeyleri merak etsek de öğrenemiyoruz.


Hadi geleceği yaşayıp görelim o zaman =)))

10 Mart 2010 Çarşamba

Tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkanıdır


Kaçıp gidesim var demiştim! Kaçtım geldim!

Geçtiğimiz haftayı ABD’nin San Antonio kentinde geçirdim. Gerçekleşen bir konferansa katılarak gittiğim San Antonio biraz olsun soluk almamı sağladı.

3. günün sonunda İstanbul diye yanıp tutuşurken buldum kendimi! Bir tilki misali benim de dönüp dolaşacağım yer İstanbul’dur. Bu seyahatin sonunda bu karar verdim.

Tabii ki güzel şeyler gördüm ve yaşadım, tabii ki eğlendim ve gayet tabii ki iyi geldi biraz olsun uzaklaşmak. Ama Amerika’da yaşamak mı diye sorsan kesinlikle hayır derim. Bu noktada sadece New York’u saf dışı tutuyorum. Orası başka, orası biraz daha İstanbul. Gerçi karşılaştırmak bile pek mümkün değil ama en azından Amerikan’ın geri kalanı kadar sıkıcı ve tekdüze değil.

6 gün kaldığım gezime istemeden bir gün daha eklemek zorunda kaldım. Perşembe akşamı bindiğimiz Chicago uçağının kargo kapısına yük arabalarından biri çarptığı için uçuşu iptal ettiler. Gecenin bi yarısı tanımadığım insanlarla kaynaştım. Oysa ki uçuşumuz kalkasydı kimse birbiriyle tanışmayacaktı.

Sabah kahvaltıdan sonra gördüğüm insanlarla konuşurken bir ihtimal ile uçağımızın sabah 11’de kalkacağı dedikodusunu öğrendim. Hemen bavullarımızı kaptığımız gibi kendimizi havalimanına attık. Ancak maalesef geldiğimizde THY’nin ofisinde kimsecikler yoktu. Öylece oturup havalimanında akşam kalkacak uçuşumuzu beklemeye başladık. Eğer başka bir milletin insanları olsaydık herhalde hala kimse birbirini tanımazdı. Türk olunca bi anda kocaman bir aile gibi herkes birbirini kollamaya ve yardımcı olamaya başladı. Mağdem geldik bari Chicago’yu da görelim diyenlerin bavullarına baktık (ben maalesef sıcak bir şehirden geldiğim için Chicago’yu dolaşamadım, çünkü çok soğuktu ve yanımda kalın birşeyler yoktu), birbirimizin ihtiyaçlarına yardımcı olduk. Sabahat teyzemiz kızıyla evine gidip kocaman bir tepsi kol böreği ile dönünce: “şimdi Türk olduğumuzu anladım” diye yorumlar geldi.

O gün ve o an Türk olmaktan, Türkiye’de yaşamaktan ne kadar gurur duyduğumu anlatamam.

Grubumuzda bulunan Devlet Hava Meydanları pilotları vardı. Sağolsunlar sıkılmadan insanları korkularını yenmek için sordukları sorulara cevap verdiler.

Kaan bebeğimiz saatlerin nasıl geçtiğini unutturdu, Gökhan ise herkese yardıma koştu (sanırım 10 kişinin check-in’ini yaptı o gün) , Ahmet abi espirileri ile kırıp geçirdi, Nur ise yapacağı süprizin patlamsından korktu. Daha nice sayamayacağım insanlar ve diyaloglar gelişti.

Herşeyde bir neden vardır ya, demek bizlerin de tanışması gerekiyormuş.

Kısa ama öz, kısa ama eğitici, kısa ama özlemli bir gezi oldu diye özetleyebilirim sanırım