29 Mayıs 2009 Cuma

Bodrum...

MFÖ’nün Bodrum Bodrum şarkısı aslında ne de güzel özetliyor!!!

Bodrum benim yeniden doğduğumu hisettiğim nadir yerlerden biri...

Çok özlemiştim, uzun zamandır görmemiştim... candostumla ani bir karar alıp atlayıp gittik... Hazırlıklarımızı yaptığımı bir gün boyunca yüzümüzdeki tebessüm mutluluğumuzun, huzurlu oluşumuzun en belirgin işaretiydi... Daha havalimanına ayak bastığımız andan itibaren havasına suyuna taparak geldiğimiz Bodrum’un tadını çıkardık... Sadece 4 günlüğüne gittik, ama sanki bir ömür geçirecekmişiz gibiydik...

İlk gün keyifi...
Biraz çekimser olarak attık kendimizi deniz kenarına... henüz Mayıs ortasındayız acaba denize girilebilinir mi??? Evet giriliyordu... Serindi, ama daha suya atlamamızla birlikte tabir edilemez bir duyguydu... Sonraki saatlerin nasıl geçtiğini anlamadık... Akşamüstü ise kendimizi eve atıp hazırlanarak Bodrum şehir merkezine attık...
Bu mevsimde Bodrum pek kalabalık olmaz diye düşünüyorduk, ancak gördük ki Bodrum müdavimleri doluşmuş bile... Arkadaşımızın yanına gidip Bodrum sahilinde yemek, şarap eşliğinde bi taraftan Bodrum kalesinin ışıklanmasını izlerken diğer taraftan Halikarnas’ın ışık oyunlarını izledik... Çok huzurluyduk... Öyle ki meşhur gece yaşamına dalamadan kendimizi evin yolunda bulduk...

Sonraki günlerin keyifi...
Bodrum’u maksimum yaşamak için uykusuzluğa bile razı geldik... Daha yataktan kalktığımız gibi kendimizi deniz kenarına attık... Tavla, bira, deniz, arkadaşlar, dedikodular, kahkahalar, geyikler gırla ilerledik... Bir telefonla keyif katsayımızı arttırmanın yolunu bulduk... Tıpkı bizim gibi Bodrum’a kaçan sevgili arkadaşlarımız bizi alıp Gümüşlük’e götürecekti... Yolda karar değiştirip kendimizi Yalıkavak’ta muhteşem bi balık restoranında bulduk... İstanbul’da balık rakı harika olsa da Bodrum’da güneş batımıyla birlikte balık rakının tadı bi başka güzel... Daha sonrasını pek anımsamıyoruz galiba... Son hatırladığım nokta eve dönüş yolumuzda Göksel’in yeni albümünü dans ederek dinlediğimiz hatta arabayı dans ettirdiğimiz yolculuğumuzdur... Sonraki gün de aynı bu şekilde geçerken bu sefer kendimizi gerçekten Gümüşlük’te bulduk... oturup ayaklarımızı gömdüğümüz kum üzerindeki balığın tadını hiç unutamıyorum!!! Unutamadığım bir diğer güzellik ise denizin üzerine yolculuğa yolladığımız mumlarımızdır... Dileklerimizi yerine getirmek için postalanmış bu mumların en kısa zamanda görevlerini yerine getirmesi dileğiyle =))

Son günün hüzünü!!!
Akşam saatlerinde ayrılmak zorunda olduğumuz Bodrum da sanki bize hüzünlenmişti... Yağmur yağıp yağmamak arasında kararsızdı... Bütün gün keyfini sürdüğümüz Bodrum’dan ayrılırken isteksizlik, mutsuzluk, somurtkanlık alıp başını gitti...

Bodrum böyle bir yer işte... O an ne yaşamak istersen sana yaşatabiliyor... Rahatsın, keyiflisin, kimse kimseyi kasmıyor... Seversen bir ömür boyu sürdürür aşkını... Sen tadını almayı bilirsen, sana zevklerin en güzelini yaşatır... Yeniden doğmak için daha güzel bir yer düşünemiyorum...

Bodrum’suz kalmamak ümidiyle...

3 yorum:

  1. :) Bodrumsuz kalmamak. İnsan hiç kimse olmadan önce, kimsesiz zaten kalmıyor ki. Hadi bodruma gidelim derken, ilk giden beynim oluyor, sonra ayaklarım çekiyor. Sıcak mekanlar, ıssız yalnızlıklar demekmiş Adam için. Sana söz bir gün olur da üşürsem mutlaka bodrumu görmek isterim.

    Sevgilerimle

    Ahmet

    YanıtlaSil
  2. ne güzel anlatmışsın.
    yaşamış kadar oldum:)

    YanıtlaSil
  3. hehehehehe =))) Bodrum her daim yaşanmalı ;)

    YanıtlaSil