En son 19 yaşlarındayken böyle bir ders aldığımı sanmıştım,
ancak yeniden ders alma zamanıymış. Uzun süredir ‘tanıdığım’ bir insan vardı.
Aslında resmi olarak tanışmıyorduk, çevremdeki insanlardan tanıyordum ve arada
sırada aynı ortama düşüyorduk.
Bulunduğum ortama adım atmasıyla ortamı terk edesim gelirdi.
Sevmezdim, ukala bulurdum, öfleyip pöflemeye başlardım, hatta kendisine
küfrettiğim de olmuştur. Hani tabiri caiz ise ‘g…ümle sallamazdım’. Sanki o pek
farkındaydı da… ama işte öyleydi! Enerjisini sevmezdim, duvarlı olduğunu ve
Cihangir’in ‘en’leri arasında yer aldığını düşünürdüm ki zaten bu konuda
yanılmamışım da ;)
Özeleştiri yaptığımda aslında durumun farklı olduğunu anladım.
O dönemde birlikte olduğu bir kız arkadaşı vardı ve bu sayede şehir/semt efsanesine
dönüşmüştü. Belki de kıskançlık, belki de özlemdi bu hissiyatları tetikleyen.
Aradan seneler geçti, ben elimi ayağımı kestiğim Cihangir’e
yeniden döndüm. Bu sefer resmi olarak tanıştım bu insanla. Hatta öyle ki her
gün görüştüğüm bir insan haline geldi. Tanışmamdan kısa bir süre sonra günah çıkarıp
geçmişte kendisine duyduğum nefretten ötürü özür diledim. Bol kahkaha, bol
utanç dolu anlar, bol yüz kızarıklığı sonrasında sanırım kendisi de beni anladı.
En son 19 yaşında aldığımı sandığım bir dersle yüzleştirdi
beni bu insan. Bir kez daha anladım; tanımadığım bir insana karşı oluşturduğum
önyargının ne denli yanlış olduğunu!
Geçmişte hissettiklerimin aksine karşımda bulduğum insanı
özetlersem; bugün hayatımdan yok olmasını istemediğim bir insan haline geldi. Sert
gibi görünse de içinde bir yerlerde yumuşacık, dışarıdan göründüğü kadar
playboy değil desem de inanmayın (fazlasıyla var;)). Güzel bir dost, iyi bir
dinleyici, biraz ağabey, biraz kardeş, biraz deli, ama bi o kadar ayakları yere
basan, bugün bir kez daha fark ettiğim üzere beni fazlasıyla sakinleştirebilen
bir ses tonuna sahip, biraz korkak, biraz cesur, fazlasıyla duyarlı, etrafıyla
ilgili bir insan işte.
Anlattığı hikayeleriyle beni her daim güldürebilen bu insan gülmediğinde
pek bi içim buruluyor. Hep gülsün, hep mutlu olsun istediğim bir insan haline
geldi. Kendisi farkında olmasa da, bu sefer de eksiden fırlayıp çok fazla
artıya geçti. Hep de o artı tarafta kalmasını umuyorum.
Utançla ve bir nevi gururla söylüyorum; bu insanı pek bi
sevdim ve bundan önceki düşüncelerimi bu kadar kolay yıkabildiği için kendisini
tebrik ediyorum. Ha, yeri gelmişken söyleyeyim hiç kimseye bu kadar kolay
kendisini sevdiğimi söylemiştim. Ama bu da günah çıkarmanın bir parçası olduğunu
varsayalım.
Umarım sizin de hayatınızda önyargılarınızı bu denli hızlı
ve kolay yıkabilecek insanlar olur. Hatta ‘önyargınız olmaması ümidiyle’ demek
daha doğru olacak sanki…
“Bana verdiğin ders için bir kez daha teşekkür ederim, hep
yanımda yakınımda olman dileğiyle…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder