30 Eylül 2011 Cuma

Bu akşam size bir hikaye anlatacam…

Çakma üyesi olduğum mahallede çeşit çeşit insanlar var. Bazıları hayatın tadını çıkarıyor, bazıları hayatın tatsızlığının… Ortalık karardığında çirkinliklerin üstü kapatıldığında herkes eşit gibi duruyor. Kimin temiz pak kimin kir içinde olduğu gecenin karanlığında pek ayırt edilmiyor.

Etraftaki insanların içinde ise Eyüp ay parçası gibi parlıyor. Üstü başı tertemiz, teni güneşten kararmış, çalıştığım yerde ya da sosyalleştiğim yerde Eyüp hep karşıma çıkıyor. Elinde bazen bir baskül, bazen bir kutu sakız ya da satabileceği başka bir şey. O akşam para kazanması için eline ne verildiyse artık… Her gördüğünde yanıma gelir, ismimle hitap eder, hal hatır sorar, partilerin, eğlencenin nerelerde olduğunu anlatır. Gece hayatının nabzını Eyüp’ten sor anlatsın. Eyüp 13-14 yaşlarında genç delikanlı ve Beyoğlu müdavimlerinin çoğunun kankası.

Bir akşam Cihangir’den çıkıp Beyoğlu’na yürürken bize eşlik etti. Bana göre dünyanın en rahat terliği Birkenstock vardı ayağımda. “Abla bu terlikler ne kadar” diye sordu o akşam ve bende alkolünde etkisiyle terliklerin fiyatını söyleme hatasında bulundum. Eyüp’ün gözlerin yerinden fırladığını gördüm adeta. Bir terlik için bu kadar para harcayan kadının çok parası olması gerekiyor, zengin olması gerekiyor diye gözlerinin altındaki altyazıyı gördüm. Yetmedi söyledi de zaten! Eyüp öyle bir çocuk işte! Aklında ne varsa dilinde de o var.

Bu akşam biraz dertleşme fırsatı buldum Eyüp’le ve keşke duyduklarımı duymak zorunda kalmasaydım.
Eyüp Hasankeyf’te doğmuş ve ailesinden uzakta büyümüş.
2 sene önce İstanbul’a ailesinin yanına gelmiş.
Hasankeyf’te yaşarken turistlere yaşadığı Hasankeyf’i anlatarak para kazanmış.
Bugün ise Eyüp’ün günlük programı şu şekilde:
Sabah 6’da kalkıyor okula gidiyor
Saat 13:00 gibi okuldan çıkıp eve geliyor ve akşam 8 kadar uyuyor.
Kalkıp yemek yiyor, giyinip sokaklara çıkıyor.
İstiklal’de biraz dolaşıyor, ardından Cihangir, sonrasında Asmalımescit daha ilerleyen saatlerde Beyoğlu, sabaha karşı da Ortaköy-Kuruçeşme (“Abla Reina boşalıyor o saatlerde” diyor Eyüp).
Sabaha karşı 4 gibi eve gidiyor. 2 saat uyuyup okula gidiyor.
Pazar günlerini kendine ayırmış. Arkadaşlarıyla buluşup Lunapark’a gidiyorlarmış, ya da Yeşilköy’e denize girmeye.
Bir akşam ortalama 70 Lira kazanıyormuş (kazanmak mı, dilenmek mi bu da ayrı bi konu ya, neyse). Bazen 120-130 Lirayı buluyormuş.
Yarısını annesine veriyor, kalanını da kumbarasına atıyormuş.

Eyüp’ün en büyük hastalığı çekirdek çitlemek! Çok seviyormuş, bir gecede 2-3 paket yiyormuş.

İşte böyle hayatlar da var, onlarda bizler gibi nefes alıyor bu şehirde. Hayatı sorgulamak değil, ilahi adalete güvenmemek değil, ama Orhan baba der ya hani “isyanım yaradana” diye… işte bu akşamki şükredişim de yaradana…

Hepinize hep mutlu olduğunuz, hep sağlıklı olduğunuz günlere

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder